ÇeviriÇeviri Siyasi Söylemin Bilinmeyen Aktörleri [Unknown Agents in Translated Political Discourse]
Özet
Bu makalede yazılı ve sözlü çevirinin siyasi söylemde oynadığı rol araştırılacaktır. Siyaset alanında vuku bulan söylemsel olaylar ve bunların ürünü olan ortak metin, basın toplantısı ve demeç gibi söylem türleri irdelenecektir. Eleştirel Söylem Analizi yöntemlerinin, yazılı ve sözlü çeviri stratejilerinin yanı sıra; farklı dil, kültür ve söylemlerdeki, özellikle de kitlesel medyadaki yeniden bağlamsallaştırma süreçlerinde gerçekleşen dönüşümlerin ortaya çıkarılmasında etkin bir şekilde kullanılabileceği ortaya konulacaktır. Siyaset alanında gerçekleştirilen çeviri edimlerinin karmaşık yapısı, çeviribilim alanında henüz yeterince ilgi görmemiştir. Makalenin sonuç bölümünde, çeviride siyasi söylemi incelemeye yönelik bir araştırma programının ana hatları belirlenecektir.
Anahtar kelimeler:
İçindekiler
1.Giriş
Avrupa Birliği 2011 yılından beri ekonomik ve finansal kriz ile mücadele etmektedir. Bir dizi toplantıda, AB siyasetçileri olası çözümleri tartışmış ve kurtarma paketleri sunmuştur. Yapılan görüşmeler sonucunda çeşitli sözleşmeler, tadil antlaşmaları, mali sıkılaştırma politikaları ve diğer türlerde politika belgeleri hazırlanmış ve/veya imzalanmıştır. Siyasetçiler alınan bu kararlar üzerine kendi ulusal parlamentolarındaki tartışmalarda, vatandaşlarına hitaben yaptıkları konuşmalarda veya ulusal ya da uluslararası kitlesel medya temsilcilerinin yer aldığı basın toplantılarında düzenli olarak görüş bildirmişlerdir. Kitlesel medya, politik gelişmeleri haberlere taşıyarak, siyasetçilerle röportaj yaparak ve basın toplantılarını televizyonda yayınlayarak kamuoyuna siyasi gelişmeleri aktarmada önemli bir rol oynamaktadır. Bunun AB finansal krizi bağlamından bir örneği, Paris’te 16 Ağustos 2011 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Alman Şanselörü Angela Merkel arasında gerçekleştirilen ikili görüşmedir. Bu görüşmenin bir sonucu olarak, Avrupa Konseyi Başkanı Herman van Rompuy’a, bir ekonomik yönetişim sistemi teklifinin ana hatlarını içeren ortak bir mektup gönderilmiştir. Sarkozy ve Merkel ayrıca ortak bir basın toplantısı düzenlemiş ve söz konusu teklifi açıklayıp gazetecilerin sorularını cevaplamışlardır. Toplantının gerçekleştiği gün televizyon ve radyo kanallarının yanı sıra, haber ajanslarında da bu toplantının haberi yapılmış; ilerleyen günlerde ise kitlesel medyada çeşitli makaleler kaleme alınmıştır.
Siyasi görüşmeler ve basın toplantıları, siyaset alanında vuku bulan tipik söylemsel olaylar olup siyasi söylemin örnekleri olan yazılı politik beyanları, politik mektupları ve raporları beraberinde getirmektedir. Dil ve siyaset arasındaki bağlantının ne olduğuna ilişkin yapılan akademik araştırmalar, çeşitli analitik yöntemler vasıtasıyla siyasetin dilini ve dilin siyasetini bir araştırma konusu olarak ele alan Politik Dilbilim dalının gelişmesine yardımcı olmuştur (bkz. Okulska ve Cap 2010Okulska, Urszula and Piotr Cap eds. 2010 Perspectives in Politics and Discourse, Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 36].). Eleştirel Söylem Analizi çerçevesinde gerçekleştirilen bir dizi siyasi iletişim örneğinin analizi (bkz. Fairclough 1995Fairclough, Norman 1995 Critical Discourse Analysis. London: Longman., 2006 2006 Language and Globalization. London: Routledge.; Weiss ve Wodak 2003Weiss, Gilbert and Ruth Wodak eds. 2003 Critical Discourse Analysis. Theory and Disciplinarity. London: Palgrave Macmillan.; Wodak ve Chilton 2005Wodak, Ruth and Paul Chilton eds. 2005 A New Agenda in (Critical) Discourse Analysis: Theory, Methodology and Interdisciplinarity. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 13].), belli politik bağlamlarda tercih edilen dilsel ve söylemsel eğilimler gibi çeşitli dil kalıplarının belirlenmesini sağlamıştır. Bu konuda, dilin sosyal bir olgu olduğu ve dil ile politik eylem arasında sıkı bir bağ olduğu gibi ortak varsayımlara ulaşılmıştır. Chilton’un ifadesiyle, “politik eylem, dil kullanımı olmaksızın gerçekleşemez” (2004Chilton, Paul 2004 Analysing Political Discourse. Theory and Practice. London and New York: Routledge.: 6).
Giderek daha fazla küreselleşen dünyamızda, siyaset de doğası gereği uluslararasılaşıyor. Siyasi kararların etki alanı geleneksel sınırların çok ötesine ulaşmışken, siyasi aktörler de sıklıkla, aldıkları kararları uluslararası kitleye açıklama ve bu kararların gerekçelerini ortaya koyma gereği duyuyor. Ulusal sınırlar ötesinde iletişim kurmak diller arasında iletişim kurmayı gerektirir; bu da yazılı ve sözlü çevirinin politik bağlamlarda sık sık önemli bir rol oynadığı anlamına gelmektedir. Örneğin İngiliz televizyon kanalı BBC, Sarkozy ve Merkel’in yukarıda bahsedilen ortak basın toplantısının bazı bölümlerini, Merkel’in Almanca ve Sarkozy’nin Fransızca konuşmaları üzerine İngilizce dış ses yerleştirerek yayınlamıştı. Birleşik Krallık kitlesel medyası ertesi gün ikili görüşme ve basın toplantısının haberini yapmış ve haber yazılarında, söz konusu iki siyasetçinin beyanlarına İngilizce olarak yer vermişti. Herman van Rompuy’a sunulan ortak mektup daha sonra, Fransızca, Almanca ve İngilizce dillerinde erişime sunulmuştur. Dolayısıyla, siyasi söylemleri ortaya çıkaran söylemsel olayların araştırılmasının yanı sıra, bu gibi siyasi söylem örneklerinin analizi de çeviribilimcilerin ilgi odağı haline gelmiştir.
Ancak, çeviri ve siyasi söylem ilişkisi bugüne kadar çeviribilim alanında henüz gerektiği kadar araştırılmamıştır. Politik metinlerin çevirisinde ortaya çıkan kaymaları tespit eden ve dolayısıyla metin odaklı olan vaka çalışmaları mevcuttur (bkz. Calzada Pérez 2001Calzada Pérez, Maria 2001 “A three-level methodology for descriptive-explanatory Translation Studies”. Target 13:2. 203–239.; Baumgarten ve Gagnon 2005Baumgarten, Stefan and Chantal Gagnon 2005 “Written Political Discourse in Translation. A Critical Discourse-Perspective on Mein Kampf”. Wolfgang Thiele, Joachim Schwend and Christian Todenhagen, eds. Political Discourse: Different Media – Different Intentions – New Reflections. Tübingen: Stauffenburg 2005 11–32. [Linguistik Band 34].). Diğer çalışmalar arasında, totaliter rejimlerde sansür ve çeviri politikaları gibi konuları inceleyen (bkz. Rundle ve Sturge 2010Rundle, Christopher and Kate Sturge 2010 eds. Translation under Fascism. Basingstoke: Palgrave Macmillan.) ve uyuşmazlık durumlarında yazılı ve sözlü çevirmenlerin rolünü araştıran (bkz. Baker 2006Baker, Mona 2006 Translation and Conflict: A Narrative Account. New York and London: Routledge.; Boéri ve Maier 2010Boéri, Julie and Carol Maier eds. 2010 Compromiso Social y Traducción/Interpretación – Translation/Interpreting and Social Activism. Granada: ECOS.) örnekler bulunmaktadır; bu çalışmalar çevirinin politikasına da değinmiştir. Haber çevirisi ve haber ajanslarının uygulamaları son dönemlerde daha fazla ilgi görürken (bkz. Bielsa ve Bassnett 2009Bielsa, Esperança and Susan Bassnett 2009 Translation in Global News. London and New York: Routledge.), ulusal ve uluslarüstü düzeydeki çeviri politikaları ve uygulamalarına nadiren değinilmektedir (ancak, Kanada için bkz. Mossop 1990Mossop, Brian 1990 “Translating Institution and ‘Idiomatic’ Translations”. Meta 35: 2. 342–354. ve Gagnon 2010Gagnon, Chantal 2010 “When text and translation production meet: Translation in the Prime Minister’s Office”. Christina Schäffner and Susan Bassnett, eds. Political Discourse, Media and Translation. Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing 2010 164–177., AB kurumları için bkz. Koskinen 2000Koskinen, Kaisa 2000 “Institutional Illusions: Translating in the EU Commission”. The Translator 6:1. 49–65., 2008 2008 Translating Institutions: An ethnographic study of EU translation. Manchester: St Jerome.). Çevirinin siyasi söylemini ve çeviriyi belirleyen kurumsal metot ve politikaları daha iyi anlayabilmek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Bu makalede, ortak mektup gibi politik metinlerin ve basın toplantısı gibi politik olayların neden çeviribilim araştırmalarının odağında yer alması gerektiği ortaya konulacaktır. Yukarıda bahsedilen Merkel-Sarkozy görüşmesi, birbirini takip eden iki söylemsel olay arasında tutarlı bir bağ kurmak ve böylece yeniden bağlamsallaştırma süreçlerinde politik türler arasındaki karşılıklı ilişkiyi göstermek için kullanılacaktır. Yazılı çeviriye ve/veya sözlü çeviriye ilişkin söylemsel olaylar, türüne göre değişen karmaşıklık düzeyleri göstermektedir. Makalede verilen örnekler de sırasıyla, ortak hazırlanmış metinlerden basın toplantıları ve demeçlere doğru giderek artan bir karmaşıklık düzeyi barındırmaktadır. Makalenin her bölümünde, analizden elde edilen bazı bulgular açıklanacak ve ileride yürütülecek araştırmalar için bir dizi soru listelenecektir. Makalenin sonunda ise, çeviride siyasi söylemi irdelemek için bir araştırma programı taslağı çizilecektir.
2.Ortak hazırlanmış metinler: Ortak bir ses mi?
Sarkozy-Merkel görüşmesinin ortaya koyduğu siyasi söylem ürünleri ortak mektup, demeçler ve bir basın toplantısıdır. Bu söylem türlerinin ortak noktası, siyasi kurumlarda üretilmiş olmaları ve baş söylem aktörlerinin siyasi aktörler olmasıdır. Fairclough (1995Fairclough, Norman 1995 Critical Discourse Analysis. London: Longman., 2000 2000 New Labour. New Language? London: Routledge.), belirli bir sosyal bağlam içindeki söylemsel edimleri ve karşılıklı ilişkili söylem türlerini ifade etmek amacıyla bir ‘söylem derecelendirmesi’ önermektedir. Tamamlayıcılık, dahil etme/hariç tutma veya karşıtlık ilişkileri içinde olabilen söylem türleri, metinlerarasılık, söylemlerarasılık ve yeniden bağlamsallaştırma gibi çeşitli söylem biçimleriyle sonuçlanabilir. Aşağıdaki alıntılardan da görülebileceği üzere, hem Sarkozy hem de Merkel, konuşmalarının başında bu mektuptan açıkça söz etmektedir; dolayısıyla ortak mektup ve basın toplantısı söylem türleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunmaktadır:11.Makalede transkriptlerin biçimsel düzeni yeniden oluşturulmuştur. Bu görüşmeyle bağlantılı olan söylemsel olaylara ilişkin kaynaklar makalenin sonunda sunulmaktadır.
Sarkozy: […] Nous avons donc décidé d’un certain nombre de propositions communes qui feront l’objet d’une lettre franco-allemande qui sera adressée, dès demain matin, au Président VAN ROMPUY. […]
BK‘IN MERKEL: […], wir hatten bereits am 21. Juli angekündigt, dass wir im Verlaufe des August Vorschläge unterbreiten werden, wie die Eurozone enger zusammenarbeiten kann. Diese Vorschläge werden wir Herman Van Rompuy auch in einem Brief mitteilen, so wie es soeben der französische Präsident, Nicolas Sarkozy, gesagt hat. […]
Merkel’in konuşmasından alıntılanan bölümde, Sarkozy’nin daha önce verdiği demece metin içi bir atıf yapıldığını, ayrıca, temmuz ayında gerçekleştirilen daha eski bir görüşmede kararlaştırılan tekliflere de bir atıf olduğunu görüyoruz. Bu göndermeler söylemi oluşturan bileşenler arasındaki metinlerarası ilişkiye ve tamamlayıcılığa katkıda bulunur. Söz konusu hükümetlerin resmi internet sitelerinde ortak mektubun tam metninin linki bulunmaktadır. Bu mektup her ne kadar Fransız-Alman ortak mektubu olarak tanımlansa da, Fransızca, Almanca ve İngilizce dillerinde yayımlanmıştır. Fransızca ve Almanca metin hitap bildiren bir ifadeyle (Sehr geehrter Herr Präsident, Monsieur le Président du Conseil européen) başlamış, alışılagelmiş selamlamalarla (Mit freundlichen Grüßen; Nous vous prions d’agréer, Monsieur le Président, l’expression de notre haute consideration) sonlandırılmış ve metinlerin devamında iki siyasetçinin isimlerine yer verilmiştir. Mektubun İngilizce versiyonu yalnızca “Letter to President van Rompuy” [Başkan van Rompuy’a Mektup]22.Ç.N. Kendi çevirim. Makale boyunca yazar diğer dillerden (Fransızca ve Almanca) yaptığı alıntıların İngilizce çevirisini (kendi yaptığı çeviriler veya alıntı çeviriler) sunmaktadır. Ben sunulan bu İngilizce çevirilerin Türkçe çevirisini, söz konusu alıntıların hemen altında, terimlerin çevirisini ise söz konusu terimin hemen arkasından gelecek şekilde köşeli parantez içinde sunacağım. Kaynak metin olarak yazarın İngilizce alıntılarını kullanacağım. olarak adlandırılmış olup, sonuna herhangi bir selamlama veya kapanış ifadesi eklenmemiştir.
Mektup yazım geleneklerindeki bu farklılıklar, yazarlık düşüncesinden hareketle açıklanabilir: Farklı ülkeleri temsil eden iki siyasetçi başka bir siyasetçiye ortak bir mektup yazmıştır. Buna ek olarak, bu ortak mektup hem diğer siyasetçilerin, hem de Fransa, Almanya ve diğer AB devletlerinin kamuoyları tarafından da okunması için kaleme alınmıştır. Belçikalı olması sebebiyle van Rompuy’un Fransızca bildiğini varsayabiliriz; bu da, mektubun İngilizce versiyonunun, siyasi kaygılar ve daha geniş bir okuyucu kitlesi sebebiyle eklendiğini düşündürmektedir. Dolayısıyla, euro bölgesinin tamamında bir etki yaratması amaçlanan Fransız-Alman ortak tekliflerinin başlıca alıcısı yalnızca van Rompuy olmazken, bu teklifler diğer AB siyasetçileri ve gazetecilerinin de aynı derecede dikkatine sunulmuştur.
Mektubun söz konusu üç dildeki versiyonlarını karşılaştırdığımızda, çeviribilim alanında yeni araştırma soruları gündeme getirecek birtakım ilginç özelliklerle karşılaşıyoruz. Konuyu aydınlatması adına, mecazi ifadelerin, kişilerarası ilişkilerin ve AB’ye özgü terminolojinin kullanımındaki farklılıklardan oluşan üç örnek analiz edeceğim (vurgu bana ait).
-
[…] Diese Treffen […] dienen als Eckpfeiler der verbesserten wirtschaftlichen Steuerung des Euro-Währungsgebiets. […] Auf diesen Gipfeltreffen werden […] die Eckpfeiler der dortigen Wirtschaftspolitik definiert, […]
-
[…] Ces sommets constitueront la pierre angulaire du nouveau gouvernement économique de la zone euro. Ces sommets […] permettront […] de définir les principales orientations de la politique économique […]
-
Regular meetings of the euro area Heads of State and Government: these meetings will be convened twice a year […] to act as the cornerstone of the enhanced economic governance of the euro area. […] These summits will also […] define the main orientations of the economic policy […]
[Euro bölgesi Devlet ve Hükümet Başkanları olağan toplantıları: bu toplantılar yılda iki kere gerçekleştirilecek […] euro bölgesinin güçlendirilmiş ekonomik yönetişimi için mihenk taşı vazifesi görecektir. […] Bu zirveler ayrıca […] ekonomik politikanın temel yönelimlerini tayin edecektir […]]
Almanca metinde, mecazi Eckpfeiler ifadesi iki kere kullanılırken, Fransızca ve İngilizce metinlerde ilk olarak mecazi (pierre angulaire, cornerstone [mihenk taşı]), ardından ise mecazi olmayan bir ifade tercih edilmiştir. Kişilerarası ilişkiler bakımından, Fransızca metinde resmi vous öznesi kullanılırken, metnin Almanca versiyonunda resmi olmayan du öznesi kullanıldığını görmekteyiz. Krş.:
-
Wir haben unserem Wunsch Ausdruck verliehen, dass Du diese Aufgabe übernimmst. […] Schließlich wollen wir Dich davon in Kenntnis setzen, […]
-
Nous avons exprimé notre souhait que vous puissiez assumer cette charge. […] Enfin, nous tenions à vous informer […]
-
We expressed our wish that you could take on this job. […] Finally, we wish to inform you […]
[Bu görevi üstlenebilmeniz konusunda dileklerimizi sunmuştuk. […] Son olarak, sizi […] konusunda bilgilendirmek istiyoruz]33.Ç.N. İngilizcede ikinci tekil ve ikinci çoğul şahıs ‘you’ kelimesiyle ifade edildiği için Almanca ve Fransızca alıntılar İngilizceye aktarılırken kaynak metinlerdeki sen-siz kullanım farklılığı ortadan kalkmıştır. Sen-siz farklılığının Türkçede de bulunmasından ötürü, kendi Türkçe çevirimde de bu alıntıdaki ‘you’ öznesini Türkçe resmi dilde daha kabul edilebilir olan ikinci çoğul şahıs (siz) ile karşılamayı uygun gördüm.
Fransız-Alman ortak teklifinin ana fikri Fransızca ve İngilizce metinlerde sırasıyla gouvernance ve governance [yönetişim] kelimeleriyle ifade edilirken, Almanca versiyonunda çok daha karmaşık tabirler kullanılmıştır. Krş.:
-
[…] schlagen Frankreich und Deutschland vor, die wirtschaftspolitische Steuerung des Euro-Währungsgebiets in Übereinstimmung mit den bestehenden Verträgen weiter zu stärken.
1/ Steuerung des Euro-Währungsgebiets stärken
-
[…] la France et l’Allemagne proposent de renforcer encore la gouvernance de la zone Euro, dans le cadre des traités existantes.
1/ Renforcement de la gouvernance de la zone Euro
-
[…] France and Germany propose to strengthen further the governance of the euro area, in line with existing treaties.
1/ Strengthening the governance of the euro area
[[…] Fransa ve Almanya, mevcut antlaşmalar doğrultusunda euro bölgesinin yönetişimini güçlendirme teklifini öne sürmektedir.
1/ Euro bölgesinin yönetişimini güçlendirme]
Bu farklılıklar her ne kadar önemsiz gibi görünse de, çeviribilimciler için çeşitli sorular doğurmaktadır: Bu üç metin nasıl hazırlanmıştır? Önce bir metin yazılıp ardından diğer iki dile mi çevrilmiştir, yoksa, Fransızca ve Almanca dillerinde ortak görüşmeler gerçekleştirilmiş ve ardından İngilizce metin mi hazırlanmıştır? Yukarıdaki alıntılarda yer alan mecazi ifadeler ve terminolojik kullanımlardan hareketle, Fransızca ve İngilizce metinler arasında daha fazla benzerlik olduğu söylenebilir; bu da, İngilizce metnin Fransızca aslından çevrilerek hazırlandığı varsayımını akla getirmektedir.
Söz konusu ortak mektup, hem gerçekleştirilen ikili görüşmede hem de muhtemelen daha öncesinde tartışılmış, ancak kamuoyuna görüşmenin sonlandırılmasından sonra sunulmuştur. Siyaset alanında söylem derecelendirmesinin oluşmasına katkı sağlayan söylem türlerine örnek olarak, iki lider arasında ve liderlerin siyasi danışmanları arasında yapılan görüşmeler de gösterilebilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ortak basın toplantısının başında bu karmaşık ve çok yönlü tartışmalara doğrudan atıfta bulunmuştur. Krş.:
Sarkozy: […] Pour tout dire, nous avons travaillé d’arrache-pied, pas simplement cet après-midi mais tous ces jours derniers, pour présenter des propositions communes ambitieuses.
‘Kapalı kapılar ardında’ gerçekleştirilen bu siyasi tartışmalar kamuoyuna genellikle kelimesi kelimesine aktarılmaz. Basın toplantılarının öncelikli amacı, kitlesel medya temsilcilerini ve onlar aracılığıyla kamuoyunu, gerçekleştirilen siyasi tartışmalar ve alınan kararlar konusunda bilgilendirmektir. Öyle ki, Bhatia (2006Bhatia, Aditi 2006 “Critical discourse analysis of political press conferences”. Discourse & Society 17:2. 173–203.: 176) basın toplantılarını “politik eylemin medyatikleşmesi” şeklinde nitelendirmiştir. Basın toplantılarının tam metinlerinin siyasi kurumların internet sitelerinde sunulması oldukça yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Makalenin ikinci kısmında söz konusu transkriptlerin çeviribilim alanına olan alakasını örneklerle ortaya koyacağım.
3.Basın toplantıları: Kimin sesi duyuluyor?
Basın toplantıları genellikle siyasetçilerin beyanlarıyla başlar ve gazetecilere belirli meseleleri daha derinlemesine keşfetme fırsatı veren soru cevap oturumuyla devam eder. Sarkozy-Merkel basın toplantısı, bu iki siyasetçinin yalnızca kendi ana dillerini, sırasıyla Fransızca ve Almancayı konuştuğu iki dilli bir olaydır. Toplantının iki dilli niteliğinin teyit edilebileceği videoya Fransız hükümetinin resmi internet sitesinde verilen bağlantıdan erişilebilir. Hem Sarkozy ve Merkel, hem de gazeteciler için toplantının başından sonuna kadar eşzamanlı çeviri sağlanmıştır. Bu basın toplantısının Fransızca transkripti yalnızca Fransız hükümetinin resmi internet sitesinde, Almanca transkripti ise yalnızca Alman hükümetinin resmi internet sitesinde bulunmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere çeviri edimi, basın toplantısının sözlü söylemini, internet sitesinde sunulacak yazılı bir metne dönüştürmede bir rol oynamıştır. Sarkozy’nin toplantının başında yaptığı yorumlar Alman hükümetinin resmi internet sitesinde şu şekilde yer almıştır:
SARKOZY:[…] Ich möchte hier ausführen, dass wir wirklich sehr hart gearbeitet haben, nicht nur heute Nachmittag, sondern auch in den letzten Tagen, um gemeinsame Vorschläge zu unterbreiten, die sehr ambitiös gestaltet sind.
Yukarıdaki Almanca metin sözdizimsel olarak Fransızca metinden daha karmaşık bir yapıya sahiptir: Fransızca propositions communes ambitieuses sıfat tamlaması, Almancaya gemeinsame Vorschläge … die sehr ambitiös gestaltet sind şeklinde bir yan cümlecik ile aktarılmıştır. Öte yandan, Almanca metin wirklich (we have worked very hard indeed [gerçekten de çok çalıştık]) kelimesini içermesi sebebiyle Fransızca metinden görece daha vurgulu bir ifadeye kavuşmuştur. Fransızca transkriptte sözlü ve/veya yazılı çeviriye açıkça herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Alman hükümetinin resmi internet sitesinde, Almanca olmayan metnin çevirisinde eşzamanlı çevirinin kaynak alındığını belirten bir ifade yer almaktadır (Die Ausführungen des fremdsprachlichen Teils erfolgten anhand der Simultanübersetzung). Çeviri sürecinde her ne kadar yazılı ve sözlü çeviri iç içe girmiş olsa da (simultaneus translation [eşzamanlı çeviri]44.Ç.N. Yazar burada bir sözlü çeviri türü olan ‘simultaneous’ kelimesi ile yazılı çeviriyi ifade eden ‘translation’ kelimelerini birlikte kullanarak izlenilen çeviri yönteminde yazılı-sözlü çevirinin iç içe geçmişliğine bir vurgu yapmış olabilir. yapılmıştır), standart olarak Alman hükümetinin resmi internet sitesine yüklenen basın toplantısı transkriptlerinde genellikle yukarıdaki ifade kullanılmaktadır. Bu durum, toplantıda verilen demeçlerin doğrudan çevirilerinin hazırlanması yerine çevirmenin yaptığı sözlü tercümenin yeniden bağlamsallaştırılmasının genel bir yöntem olarak kullanıldığını da doğrular. Şimdiye kadar yaptığım basın toplantısı incelemelerinde görüldüğü üzere (Schäffner 2010Schäffner, Christina 2010 “Political communication: Mediated by Translation”. Urszula Okulska and Piotr Cap, eds. Perspectives in Politics and Discourse, Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. 255–278 [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 36]., 2012 2012 “Press conferences and recontextualisation”. Alonso Araguas Iciar, Jesus Baigorri Jalon and Helen L. Campbell, eds. Ensayos Sobre Traduccion Juridica e Institucional, Granada: Comares. 69–83.), bahsedilen bu süreçte ufak tefek birtakım dilbilgisi düzeltmeleri ve biçemsel düzeltmeler yapılırken, konuşmada anlaşılmayan noktalar da açık bir şekilde (indistinct [belirsiz] veya akustisch unverständlich olarak) belirtilmiştir.
Yukarıda da değinildiği üzere, basın toplantısı ve ortak mektup arasında bir metinlerarası ilişki mevcuttur. Söz konusu basın toplantısının Fransızca ve Almanca transkriptleri karşılaştırıldığında, terim tutarsızlığı bakımından yukarıdaki 4. örnekle bağlantılı olarak ilginç bir vaka ortaya çıkmaktadır. Sarkozy basın toplantısında verdiği demeçte van Rompuy’a önerilen teklifleri aşağıdaki şekilde izah etmiştir (vurgu bana ait):
La première de ces propositions consiste à instaurer dans la zone euro un véritable gouvernement économique de la zone euro. Ce gouvernement économique sera constitué du Conseil des chefs d’Etat et de gouvernement.
Alman hükümetinin resmi internet sitesinde sunulan metin ise şu şekildedir:
Der erste dieser Vorschläge besteht darin, eine wirtschaftspolitische Steuerung der Eurozone vorzusehen. Diese Wirtschaftsregierung besteht aus den Staats- und Regierungschefs.
Yukarıdaki alıntılarda (4) görüldüğü üzere, ortak mektubun resmi versiyonlarında sırasıyla gouvernance de la zone Euro ve wirtschaftspolitische Steuerung des Euro-Währungsgebiets ifadeleri kullanılmıştır. Sarkozy, yapılan basın toplantısında gouvernance kelimesini bizzat kullanmamış ancak sıklıkla gouvernement économique ifadesine başvurmuştur. Aynı şekilde Merkel de, wirtschaftspolitische Steuerung veya Wirtschaftsregierung ifadelerini bizzat kullanmamıştır. Merkel ve gazeteciler için Almancaya eşzamanlı çeviri yapılmış olmasına rağmen, Fransız hükümetinin resmi internet sitesine eklenen videoda bu kelimeler mevcut değildir. Dolayısıyla, sözlü çevirmenin Almanca tercümesi ve Alman internet sitesindeki metni karşılaştırmak mümkün olmamaktadır. Bu noktada şu soruyu sormak yerinde olacaktır: Sarkozy’nin art arda gelen iki cümlede sarf etmiş olduğu aynı Fransızca ifade (gouvernement économique) Almancaya neden farklı şekillerde aktarılmıştır? Bu soruya doğrudan bir cevap bulamayabiliriz, ancak bu metin özelinden çıkıp ilgili söylem türlerini de konuya dahil ederek en azından bazı varsayımlara ulaşabiliriz.
Ortak mektubun İngilizce versiyonunda gouvernance de la zone Euro tabirini aktarmak için kullanılan governance of the euro zone [euro bölgesinin yönetişimi], görece eğreti duran Almanca wirtschaftspolitische Steuerung des Euro-Währungsgebiets tabiri ile kıyaslandığında, görünüşte Fransızca ifadeyle daha doğrudan bir eşdeğerliğe sahiptir. Söz konusu yönetişim kavramı Ağustos 2011 tarihinde gerçekleştirilen görüşmeden önce hazırlanan metinlerde, örneğin 18 Ekim 2010 tarihinde Fransa’nın Deauville bölgesinde ortak olarak kabul edilen Fransa-Almanya Bildirisi’nde halihazırda kullanılmış olup, Fransızca, Almanca ve İngilizce dillerinde de kamuya sunulmuştur. Bu ortak bildiride şu ifadeler bulunmaktadır (vurgu bana ait):
-
Le France et l’Allemagne sont d’accord sur la nécessité de renforcer le gouvernement économique européen.
-
Deutschland und Frankreich sind der Auffassung, dass die europäische wirtschaftspolitische Zusammenarbeit gestärkt werden muss.
http://www.alexander-alvaro.de/wp-content/uploads/2010/10/deauville-18-10-2010-dt.pdf
-
France and Germany agree that the economic governance needs to be reinforced.
http://www.elysee.fr/president/root/bank_objects/Franco-german_declaration.pdf
[Fransa ve Almanya ekonomik yönetişimin pekiştirilmesi konusunda mutabıktır.]
Fransızca metinde gouvernement économique ifadesinin halihazırda kullanıldığını, Almanca metinde ise farklı bir söz kalıbına yer verildiğini (economic cooperation [ekonomik işbirliği]) görüyoruz. Almanca metinde, bu ifadenin daha yakın bir eşdeğeri olan Wirtschaftsregierung kelimesinin kullanımından kaçınılmıştır. Nitekim Alman siyasetçiler de, euro bölgesinin otorite ve yapılardan oluşan bir yönetimden ziyade, üzerinde karar kılınmış bir tür mevzuat ve denetleme mekanizmasına ihtiyacı olduğunu defalarca öne sürmüştür. Alman haber dergisi Der Spiegel’ın Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble ile, Sarkozy-Merkel ikili görüşmesinden sadece birkaç gün önce, Ağustos 2011 tarihinde yaptığı röportajda Schäuble de, euro’nun ortak para birimi olmasına rağmen ulusal mali politikaların sürdürülmesi gerektiğini vurgulamıştır. Schäuble röportajında şöyle demiştir:
Und an der weiteren Verbesserung des Krisenmanagements und der sogenannten Governance in der Euro-Zone arbeiten wir ja gerade.
(Der Spiegel, 15 Ağustos 2011, sf. 28)
Bu cümle İngilizceye şu şekilde aktarılmıştır:
[…] and we’re working to further improve crisis management and euro-zone governance.
(Spiegel International, 15 Ağustos 2011, http://www.spiegel.de/international/europe/0,1518,780248,00.html)
[[…] kriz yönetimi ve euro-bölgesi yönetişimini daha ileriye götürmek için çalışmaktayız.]
Orijinal Almanca metinde Schäuble yönetişim olarak adlandırılan kavrama doğrudan atıfta bulunmuş; böylelikle, yeni uluslarüstü politika koordinasyonu modellerini doğru isimlendirme meselesinin bilincinde olduğunu yansıtmıştır. Alman hükümetinin 15 Ağustos 2011 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, hükümet sözcüsü Steffen Seibert gazetecileri Sarkozy-Merkel zirvesi ve tartışılacak konu başlıkları hakkında bilgilendirmiş ve ortak tekliflerin van Rompuy’a gönderileceğinden bahsetmiştir. Bu basın açıklamasının transkriptinde Seibert’in şu ifadeleri yer almaktadır:
[…] Es geht darum, gemeinsame Vorschläge zur Stärkung der wirtschaftspolitischen Steuerung der Eurozone zu erarbeiten. […]
(Kelimesi kelimesine çeviri: The task is to draft joint proposals for strengthening the economic control/coordination of the euro-zone […]
[Yerine getirilmesi gereken vazife, euro bölgesinin ekonomik kontrolünü/koordinasyonunu güçlendirmek için ortak teklifler hazırlamaktır […]]
Seibert, kullandığı wirtschaftspolitische Steuerung ifadesinin ortak bir mali politika üretme girişimini açık bir şekilde reddetmek anlamına gelip gelmediği sorusuna şöyle cevap vermiştir:
Wenn Sie so wollen, geht es, um dieses Wort „Governance“, das immer in der Luft schwebt, einmal einigermaßen sinnvoll ins Deutsche zu übersetzen, darum, eine weitergehende wirtschafts- und finanzpolitische Steuerung, eine Verbesserung der wirtschaftspolitischen Steuerung zu finden.
(Kelimesi kelimesine İngilizce çeviri: If you like, and to find a somewhat meaningful German translation for the word ‘governance’ that is always used so vaguely, the task is to find a more extensive economic and financial control, an improvement of the economic control.)
[Eğer her zaman muğlak bir şekilde kullanılan ‘yönetişim’ kelimesi için kısmen de olsa anlamlı bir karşılık bulmak isteniyorsa, yapılması gereken şey daha geniş çaplı bir ekonomik ve finansal kontrolde, yani mevcut ekonomik kontrolün geliştirilmiş bir halinde karar kılmaktır.]
Bu alıntılar, bazı Alman siyasetçilerin Wirtschaftsregierung kelimesini kullanmaktan rahatsızlık duyduğunu ve uygun bir Almanca ifadede karar kılma girişiminde bulunduğunu doğrulamaktadır. Sarkozy-Merkel görüşmesinde görev alan tercümanın, terminoloji tartışmalarından ve Alman hükümetinin wirtschaftspolitische Steuerung ifadesinin resmi belgelerde kabul edilmesine yönelik girişiminden (ki bu girişim (6b)’deki çevirinin kaynağını teşkil eder) haberdar olduğu da pekâlâ söylenebilir. Sarkozy’nin basın toplantısında sarf ettiği sözlerle ortak mektup metni arasındaki uyuşmazlıkları açıklamak için öne sürülebilecek bir diğer hipotez ise, Fransız hükümetinin söz konusu tartışmalara yanıt olarak (ve Alman hükümetine jest yapmak amacıyla?) daha önceki bir taslakta yer alan gouvernement économique ifadesini gouvernance de la zone Euro şeklinde değiştirmeyi kabul etmiş olduğudur. Fransız Le Figaro gazetesindeki bir makaleden alıntılanan aşağıdaki yazı bu hipotezi desteklemektedir (vurgu bana ait):
Dans une lettre qui sera adressée mercredi à la présidence de l’Union européenne, France et Allemagne proposent de créer un « gouvernement économique de la zone euro »
(Le Figaro, 16 Ağustos 2011 http://www.lefigaro.fr/conjoncture/2011/08/16/04016-20110816ARTFIG00420-sarkozy-et-merkel-veulent-un-gouvernement-pour-l-europe.php
Eğer olaylar gerçekten bu şekilde geliştiyse, çeşitli metinler ile bu metinlerin diğer dillere yapılan çevirilerinin analizinin de söylemsel olayların dinamiklerine ışık tutmaya yardımcı olacağı söylenebilir. Sarkozy ve Merkel tarafından 6 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirilen yakın zamanlı bir basın toplantısında Sarkozy’nin gouvernance économique tabirini kullanmış olması ve bunun Almancaya yine wirtschaftspolitische Steuerung şeklinde çevrilmesi oldukça ilginç bir durum teşkil etmektedir.
Elbette terminoloji konusundaki bütün bu tartışmalar tamamen anlam odaklı olmayıp siyasi çıkar ve endişeleri de ortaya koymaktadır. ‘Ekonomik yönetişime’ ilişkin olarak Fransız ve Alman siyasetçilerin yaptığı farklı yorumlar hakkında kitlesel medyada defalarca fikir beyan edilmiştir. Teklif Ağustos 2011 tarihindeki Sarkozy-Merkel görüşmesinde tekrar gündeme geldiğinde, İngiliz haftalık dergisi The Economist’teki bir köşe yazısında bu durum şöyle yorumlanmıştır:
[…] stronger euro-zone economic governance […] [These measures] constitute a step towards political union. That is what airy labels like “economic government” or “deeper integration” actually mean.
(The Economist, 20 Ağustos 2011, sf. 10–11)
[[…] daha güçlü euro bölgesi ekonomik yönetişimi […] [Bu önlemler] siyasi birlik yolunda atılan bir adımdır. İşte “ekonomik yönetim” veya “daha derin entegrasyon” gibi içi boş etiketler aslında bunu ifade etmektedir.]
Siyasetçiler tarafından kaleme alınan metinler veya basın toplantılarının transkriptleri kitlesel medyada karşılaştığımız en tipik siyasi söylem türleri arasında değildir. Verilen örnekte (12) görülebileceği üzere kitlesel medya, kendi medya kuruluşları bünyesinde metinler oluşturur; dolayısıyla siyasi olaylar ve siyasi söylemle yakından ilgilidir. Bu sebeple, tıpkı diller ve kültürler arasında olduğu gibi, gazetecilik metinleri ile siyasi metinler arasında da metinlerarası ilişkiler mevcuttur. Makalenin bir sonraki bölümünde, metin hazırlamaya yönelik gazetecilik usullerinin çeviribilim alanı için ne gibi sorular gündeme getirebileceğini ortaya koyacağım.
4.Kitlesel medyadaki siyasi söylemin farklı dillerde yeniden bağlamsallaştırılması
Makalenin bir önceki bölümünde, ortak mektup ve basın toplantısı söylem türlerinin tamamlayıcılık yönlerini ortaya koydum. Toplumsal alanlar arasında ve genelinde mevcut olan tamamlayıcılık veya karşıtlık ilişkileri, özellikle siyaset ve medya alanlarında açıkça görülmektedir. Başka bir deyişle, siyaset alanındaki demeç ve basın toplantısı gibi kurumsal türde söylemler, köşe yazısı, yorum ve haber gibi medya söylemi türleri ile yakın bir ilişki içerisindedir. Medyadaki metinlerde siyasi olaylar kurgulanırken, ekleme, çıkarma ve farklı şekilde ifade etme gibi tipik dönüştürme stratejilerinin yardımıyla farklı söylemler kullanılmakta, yeniden düzenlenmekte ve dönüştürülmektedir (bkz. Blackledge 2005Blackledge, Adrian 2005 Discourse and Power in a Multilingual World. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture 15].). Eleştirel Söylem Analizi, bu gibi yeniden bağlamsallaştırma süreçlerini araştırmış ve kitlesel medyanın tarafsız gazetecilik yapmaktan ziyade, kullandığı söylemleri çeşitli yöntemlerle seçip düzenleyerek siyasetin temsilini etkin bir biçimde inşa edip şekillendirdiği yönünde çokça delil ortaya koymuştur (bkz. Conboy 2007Conboy, Martin 2007 The Language of the News. London: Routledge.; Patrona 2011Patrona, Marianna 2011 “Neutralism revisited: When journalists set new rules in political news discourse”. Mats Ekström and Marianna Patrona, eds. Talking Politics in Broadcast Media. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins 2011 [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 42].). Nitekim, Le (2010Le, Elisabeth 2010 Editorials and the Power of Media. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 35].: 185) gazeteleri “siyasi aktörler” olarak nitelendirmiştir.
Sarkozy-Merkel ikili görüşmesinin ürünü olan söylem, kitlesel medyada genellikle daha kısa ve değiştirilmiş bir biçimde yeniden bağlamsallaştırılmıştır. Örneğin, Alman ve Fransız gazeteleri ortak mektuptan doğrudan alıntılara yer vermiştir (vurgu bana ait, 3. alıntı ile olan bağlantıları ortaya koyma amacıyla):
Deshalb sehen Merkel und Sarkozy in Van Rompuy den neuen Chef der Eurogruppe und bitten in einem Brief, „dass Du diese Aufgabe übernimmst“.
(Der Tagesspiegel, 22 Ağustos 2011 http://www.tagesspiegel.de/wirtschaft/neues-gesicht-alte-probleme/4528826.html)
Dans cette lettre, M. Sarkozy et Mme Merkel écrivent au président de l’UE que les dix-sept « chefs d’Etat et de gouvernement de la zone euro éliront un président pour un mandat de deux ans et demi », poursuivant : « nous avons exprimé notre souhait que vous puissiez assumer cette charge ».
Ils affirment également […] que « l’euro est le fondement de notre réussite économique et le symbole de l’unification politique de notre continent ».
(Le Monde, 17 Ağustos 2011 http://www.lemonde.fr/economie/article/2011/08/17/le-couple-franco-allemand-souhaite-suspendre-des-fonds-structurels-aux-pays-qui-ne-baissent-pas-leurs-deficits_1560585_3234.html
Bu örnekler bağlamında, gazetecilerin haber metinlerini oluştururken mektubun Almanca ve Fransızca versiyonlarını referans aldıklarını varsaymak mantıklı olacaktır. Öte yandan, aşağıdaki alıntıdan görülebileceği üzere, İngilizce ana dilli kitlesel medya da ikili görüşme ve mektup üzerine görüş bildirmiş ve ayrıca makalelerinde doğrudan alıntılara yer vermiştir:
“The euro is the foundation of our economic success and the symbol of the political unification of our continent,” the zone’s two most powerful leaders said, in a joint statement drawn up after they held talks on Tuesday.
“France and Germany propose to reinforce once more the governance of the eurozone within the framework of existing treaties,” they wrote, proposing that eurozone leaders elect a president for a two-and-a-half year mandate.
“We have expressed our hope that you could assume this role,” they added.
(EUbusiness, 17 Ağustos 2011 http://www.eubusiness.com/news-eu/finance-economy.btc
[“Bölgenin en güçlü iki lideri salı günü gerçekleştirilen görüşmelerden sonra verdikleri ortak demeçte şöyle demiştir: “Euro, ekonomik başarımızın temeli ve kıtamızın siyasi birliğinin sembolüdür.”
Fransa ve Almanya, euro bölgesi liderlerinin görev süresi iki buçuk yıl sürecek bir başkan seçmesi teklifinde bulunmuş ve şöyle yazmışlardır: “Fransa ve Almanya, euro bölgesinin yönetişimini mevcut antlaşmalar çerçevesinde daha da pekiştirmeyi bir kez daha teklif etmektedir.” Ayrıca, “Bu görevi üstlenebilmeniz konusunda dileklerimizi sunduk,” diye eklemişlerdir.]
Kendisini “Avrupa Birliği ve iş dünyası bağlamında çevrimiçi bilgi hizmeti sunan bağımsız bilgi servisi” olarak tanımlayan EUbusiness’ın internet sitesinde yer alan doğrudan alıntılar, ortak mektubun İngilizce versiyonu ile aynı değildir. Mektubun resmi İngilizce versiyonunda şu ifadeler geçmektedir: The Euro is the basis of our economic success and symbol for the political unification of our continent, France and Germany propose to strenghten (sic) further the governance of the euro area, in line with existing treaties, and [w]e expressed our wish that you could take on this job. [Euro, ekonomik başarımızın dayanağı ve kıtamızın siyasi birliğinin sembolüdür; Fransa ve Almanya mevcut antlaşmalar doğrultusunda euro bölgesinin yönetişimini güçlendirme teklifini öne sürmektedir ve bu görevi üstlenebilmeniz konusunda dileklerimizi sunduk.] Farklar çok küçük ve önemsiz görünse de, bu durum metni ele alan gazetecinin kendi İngilizce metnini oluştururken kaynak olarak Fransızca veya Almanca metni kullandığı hipotezini doğurmaktadır.
Aşağıdaki kısaltılmış iki alıntıda gösterildiği üzere, basın toplantısının haberini yapan İngilizce ana dilli kitlesel medya, değerlendirme makalelerinde yine metinden doğrudan alıntılara yer vermiştir:
The French and German leaders have called for “true economic governance” for the eurozone in response to the euro debt crisis.
[…] Ms Merkel […] “We will regain the lost confidence,” she said. “That is why we go into a phase with a new quality of co-operation within the eurozone.”
(BBC News, 16 Ağustos 2011 http://www.bbc.co.uk/news/business-14549358)
[Fransız ve Alman liderler euro borç krizine cevap olarak “gerçek ekonomik yönetişim” çağrısında bulundu.
[…] Merkel […], “Kaybedilen güveni yeniden kazanacağız. İşte bu yüzden euro bölgesi içerisinde yeni nitelikte bir işbirliğinin kullanılacağı aşamaya geçiyoruz,” dedi.]
Merkel “[…] I think that what we are proposing here is the means with which we can solve the crisis right now and win back trust, step by step […].”
The French president said that the aim was to create a “real economic government for the eurozone”, made up of heads of state and government, which would meet at least twice a year.
(The Guardian, 17 Ağustos 2011, http://www.guardian.co.uk/business/2011/aug/17/angela-merkel-nicolas-sarkozy-summit)
[Merkel “[…] Bence burada öne sürdüğümüz teklif, krizi hemen şimdi çözebilmemiz ve adım adım güveni geri kazanabilmemiz için bir araçtır […].
Fransa Cumhurbaşkanı, amacın devlet ve hükümet başkanlarından oluşan ve yılda en az iki kez toplanan “euro bölgesi için gerçek bir ekonomik yönetim” kurmak olduğunu belirtti.]
Gerçekleştirilen basın toplantısında Merkel ve Sarkozy, sırasıyla Almanca ve Fransızca konuşmuş olmalarına rağmen, bu alıntılarda, hem Merkel’in hem de Sarkozy’nin sözleri dolaysız bir anlatımla İngilizce dilinde birinci ağızdan verilmiştir. Haber metinlerinin yazımında yaygın olarak rastlanan doğrudan alıntı kullanma özelliği Eleştirel Söylem Analizinde de incelenmiştir. Örneğin, Li (2009)Li, Juan 2009 “Intertextuality and national identity: discourse of national conflicts in daily newspapers in the United States and China”. Discourse & Society 20:1. 85–121. siyasi aktörlerden yapılan alıntıların asla yalnızca bir atıftan ibaret olmadığını, olayların ve güç ilişkilerinin (yeniden) yorumlamalarını da kapsadığını öne sürmüştür. Haber makalelerine hangi alıntıların dahil edileceğine yönelik seçim, bu şekilde belirli siyasi aktörler güçlendirilip diğerleri susturulabileceği için, aynı zamanda güç yapılarının yeniden tanımlandığı bir süreci de ifade eder.
Gazetecilik söyleminde rastlanan doğrudan alıntılar çeviribilim disiplini için de bazı zorluklar barındırmaktadır. Niceliksel unsurların yanı sıra (örn. bir haber metninde kimin sesinin daha fazla duyulduğu), doğrudan ve dolaylı anlatımın birleştirilme şekli de siyasi aktörlerin konumlanmasına ve kurgulanmasına katkı sağlayabilir. Sarkozy-Merkel basın toplantısının transkriptinin Fransız ve Alman hükümetlerinin resmi internet sitesinde mevcut olmasından ötürü, söz konusu siyasetçileri doğrudan alıntılamak isteyen Alman ve Fransız medyası bu transkriptlerden faydalanabilir. Her ne kadar kaynak olarak bir çeviri (veya sözlü çevirinin transkripti) kullanılması halinde süreçler daha çok karmaşıklaşsa da, yabancı gazeteciler de metnin kendi dillerindeki bir versiyonunu oluşturmak için bu transkriptleri kaynak alabilir. (16) ve (17) numaralı örneklerde verilen doğrudan atıflar basın toplantısının en başında verilen demeçlerden aktarılmış ve yeni sözdizimsel ve metinsel bağlama uyması amacıyla kısaltılmıştır. Alman hükümetinin resmi internet sitesinde Merkel’in söyledikleri birebir aşağıdaki gibi sunulmuştur:
Durch beständiges und vor allen Dingen auch nachvollziehbares und abrechenbares Arbeiten wird dieses Vertrauen wiedergewonnen werden. Dazu legen wir qualitativ eine neue Phase in der Zusammenarbeit in der Eurozone ein.
(Kelimesi kelimesine İngilizce çeviri: As a result of persistent and above all recognisable actions which we can be held accountable for, this trust will be regained. Therefore we start a qualitatively new phase of co-operation within the eurozone.)
[Sonuçlarından sorumlu tutulabileceğimiz, ısrarlı ve en önemlisi de tanınabilir addedilen eylemlerimizin neticesinde bu güven geri kazanılacaktır. Bu sebeple, euro bölgesi içerisinde farklı nitelikte bir işbirliği aşamasını başlatıyoruz.]
Bu ifade Fransız hükümetinin resmi internet sitesinde Fransızcaya aşağıdaki gibi aktarılmıştır:
[…] mais nous sommes convaincus que par une action permanente et grâce à un travail de fond, nous pourrons reconquérir cette confiance.
C’est la raison pour laquelle, nous passons à une nouvelle phase qualitative de coopération au sein de la zone euro
Merkel’in metninde yapılan kısaltma başka bir sözdizimsel değişikliğe de mahal veriyor: Hem BBC hem de The Guardian cümlenin edilgen yapısını etken olarak değiştirmiştir (We will regain the lost confidence, we can solve the crisis right now and win back trust [Kaybedilen güveni geri kazanacağız, bu krizi hemen şimdi çözebilir ve güveni geri kazanabiliriz] — ‘will’ ile ‘can’ yardımcı fiilleri arasındaki kesinlik derecesine dikkat edilmelidir). Etken çatı yapısı, her ne kadar yardımcı fiil ile (nous pourrons reconquérir cette confiance) bir dereceye kadar kısıtlanmış olsa da, metnin Fransızca versiyonunda da görülebilir. Bu yapısal benzerliklere dayanarak İngiliz gazetecilerin yaptıkları haberler için Fransızca metni temel aldıkları pekâlâ söylenebilir.
(17) numaralı örnekte, Sarkozy’nin sözlerinden yapılan doğrudan alıntı, Sarkozy’nin daha önce basın toplantısında kullanmış olduğu ve yukarıda bahsi geçen véritable gouvernement économique ifadesine karşılık olarak, daha sözcüğü sözcüğüne bir çevirisi olan real economic government for the eurozone [euro bölgesi için gerçek bir ekonomik yönetim] ifadesinin kullanıldığını göstermektedir. Ağustos 2011 tarihli görüşmedeki basın toplantısında yalnızca Almanca ve Fransızca konuşulmuş olması sebebiyle, İngiliz gazetecilerin İngilizce metinlerini hazırlarken söz konusu alıntıları nasıl elde ettikleri de tartışmaya açık bir konudur. İngiliz gazeteciler bu basın toplantısına bizzat katılmış, Fransızca ve/veya Almanca anlıyor veya İngilizceye çevrilmiş transkriptleri edinmiş de olabilirler. Her halükârda, kitlesel medyada yayımlanan metinlerin hazırlanmasında çeviri süreçleri rol oynamıştır. Aşağıda, siyasi söylemin yeniden bağlamsallaştırılmasının çok daha karmaşık olabileceğini açıklayan bir örnek daha sunacağım.
7 ve 8 Haziran 2011 tarihinde, Alman Şanselörü Angela Merkel, ABD Başkanı Barack Obama’dan Başkanlık Özgürlük Madalyası almak için Washington’da bulunmuştu. Bu devlet ziyareti, birbiriyle ilişkili söylemsel olayları ve bu olayların ürünü olan söylem türlerini gözler önüne sermiştir: Karşılama töreninde ve madalyanın takdim edildiği resmi yemekte her iki siyasetçi tarafından yapılan konuşmalar, ortak bir basın toplantısı ve kamuoyuna kapalı şekilde gerçekleştirilen resmi görüşmeler. Basın toplantısında eşzamanlı çeviri, diğer iki söylemsel olayda yapılan konuşmalar içinse ardıl çeviri sağlanmıştır. Almanca olarak sunulan basın toplantısının transkriptinin yanı sıra, Merkel’in yaptığı iki konuşmanın metinleri Alman hükümetinin resmi internet sitesinde hem Almanca hem de İngilizce olarak mevcuttur. Basın toplantılarının transkriptleri yalnızca İngilizce olarak, Obama ve Merkel’in konuşmaları da yine yalnızca İngilizce olarak Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde sunulmaktadır. Merkel’in konuşmalarını içeren kısımda, Merkel’in adının ardından köşeli parantez içerisinde ‘as translated’ [çevrildiği gibi] şeklinde bir ifade yer almaktadır.
Merkel’in konuşmalarının Alman hükümetinin ve Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde yer alan İngilizce versiyonları karşılaştırıldığında, önemsiz derecede olsa dahi bazı farklılıklar tespit edilmektedir. Aşağıda, bu farklılıklara ilişkin yalnızca bir örnek vereceğim. Merkel resmi akşam yemeğindeki konuşmasına, kendi hayatından ve emeklilik yaşına geldiğinde ABD’ye seyahat etme hayallerinden söz ederek başlamıştır. Krş.:
Ich bin im unfreien Teil Deutschlands, der DDR, aufgewachsen. Viele Jahre habe ich, wie viele, viele andere, von Freiheit geträumt — auch von der Freiheit, in die USA zu reisen. Ich hatte mir das sehr fest vorgenommen für den Tag, an dem ich das Rentenalter erreiche; das lag bei Frauen in der DDR bei 60 Jahren, bei Männern erst bei 65 Jahren — so waren wir als Frauen privilegiert.
Bu konuşmanın Alman hükümetinin internet sitesinde sunulan İngilizce versiyonunda olabildiğince sözcüğü sözcüğüne bir çeviri kullanılmış olup, tire işaretleri dahi cümlenin aynı yerlerinde aktarılmıştır:
I grew up in the part of Germany that was not free, the German Democratic Republic. For many years I dreamed of freedom, just as many others did — also of the freedom to travel to the United States. That was what I planned to do on the day I reached retirement age, which was 60 for women in the GDR, but 65 for men — so we women were privileged.
[Çocukluğum Almanya’nın özgür olmayan kısmında, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde geçti. Uzun yıllar boyunca diğer pek çok insan gibi özgürlüğün hayalini kurdum— ve ayrıca bir gün Birleşik Devletler’e seyahat etme özgürlüğünün de. Emeklilik yaşına ulaştığımda yapmayı planladığım şey işte buydu; bu yaş ADC’de kadınlar için 60 ancak erkekler için 65 idi — yani biz kadınlar ayrıcalıklıydık.]
Merkel’in konuşmalarının Alman resmi internet sitesinde sunulan İngilizce versiyonlarının önceden yapılmış çeviriler olduğu açıkça belirtilmemiş veya Almanca versiyonlarında ‘check against delivery’ [konuşma esas alınmalıdır] tabirine eşdeğer Es gilt das gesprochene Wort ifadesine rastlanmamıştır. Beyaz Saray Basın Sözcülüğünün internet sitesinde yer alan söz konusu transkript şu şekildedir:
I grew up in the part of Germany that was not free, the German Democratic Republic. For many years, I dreamt of freedom, just as many others did. Also of the freedom to travel to the United States. And I already had planned this out for the day that I would reach retirement age. That was the age of 60 for men — sorry, for women at the time, and 65 for men. So we as women were somewhat privileged at the time. (Laughter)
[Çocukluğum Almanya’nın özgür olmayan kısmında, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde geçti. Uzun yıllar boyunca diğer pek çok insan gibi özgürlüğün hayalini kurdum. Ayrıca Birleşik Devletler’e seyahat etme özgürlüğünün de. Ve bütün bunları emeklilik yaşıma ulaştığım gün için önceden planlamıştım. O zamanlar emeklilik yaşı erkekler için — pardon, kadınlar için 60, erkekler içinse 65’ti. Yani o dönemde biz kadınlar bir bakıma ayrıcalıklıydık. (Gülme sesleri)]
Merkel önceden hazırlanmış metni sesli bir şekilde okurken (bu söylemsel olayın Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde sunulan videosundan da görülebileceği üzere), durumun çevirmen için (videoda görünmemektedir), kendisine öncesinde bir çeviri sağlanmış olsun veya olmasın, bu olmadığı çok açıktır. (20c)’deki metin, konuşma dilinin özelliklerini (örneğin; and [ve] ile cümleye başlanması, daha günlük bir ifade olan planned this out [planladım] ve the day that I would reach [ulaştığım gün] şeklindeki açıklama) yansıtmaktadır. Göze çarpan diğer bir özellik ise çevirmenin bir dil sürçmesi yaşaması ve hatasını hemen düzeltmesidir. Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde sunulan transkripte göre, çevirmen yaptığı bu hatayı düzelttikten sonra dinleyicilerden gülme sesleri yükselmiştir; bu da dinleyicinin, Merkel’in kendi yapmış olduğu bir hatayı düzelttiği şeklinde bir izlenime kapılıp kapılmadığı sorusunu akla getirmiştir.
Her transkriptin başında yer alan ‘For Immediate Release’ [Derhal Basına Sunulacaktır] ifadesinden ve söylemsel olaylardan her birinin başlangıç ve bitiş zamanının eklenmesinden (bu bilgi Alman hükümetinin internet sitesindeki metinlerde mevcut değildir) anlaşılacağı üzere, söz konusu söylemsel olayların gerçekleşmesinden hemen sonra bu transkriptler Beyaz Saray’ın internet sitesine eklenmiştir. Kamuoyuna ivedilikle sunulmaları sebebiyle, metinlere yönelik son okuma, düzeltme ve tasdik gibi işlemler yapılmamış gibi görünüyor. Ancak ertesi gün, bu olayın haberini yapan USA Today’in, bir haber yazısı için Merkel’in konuşmasından alınan söz konusu deyişleri kelimesi kelimesine kopyalayıp bunu doğrudan bir alıntı gibi göstermesi gerçekten dikkat çekicidir:
[…] reach retirement age. That was the age of 60 for men — sorry, for women at the time, and 65 for men. So we as women were somewhat privileged at the time …
(USA Today, 8 Haziran 2011 http://content.usatoday.com/communities/theoval/post/2011/06/obama-pays-tribute-to-merkel/1).
[[…] O zamanlar emeklilik yaşı erkekler için — pardon, kadınlar için 60, erkekler içinse 65’ti. Yani o dönemde biz kadınlar bir bakıma ayrıcalıklıydık…]
Haber yazısı Merkel’in konuşmasından bir gün sonra yayımlanmış olmasına rağmen gazetecinin, söz konusu dil sürçmesinin aslında çevirmen tarafından yapıldığını bilmediği veya bu konuda uyarılmadığı çok açıktır. Bu durum, haberin hızlı bildirilmesiyle orantılı olarak haber değerinin de arttığını ve gazetecilerin demeçlerin sözlü çevirisinin transkriptlerinden yararlandıklarını açığa çıkarmaktadır. Konuşma ve basın toplantılarının kitlesel medyada yer alan haberlerine yönelik kendi analizlerimde, gazetecilerin yumuşatma, farklı şekilde ifade etme ve diğer uzatma stratejileri de dahil olmak üzere sözlü çevirmenin kullandığı kelimelerin birebir aynısını kopyaladığını ortaya koydum (Schäffner 2010Schäffner, Christina 2010 “Political communication: Mediated by Translation”. Urszula Okulska and Piotr Cap, eds. Perspectives in Politics and Discourse, Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. 255–278 [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 36]., 2012 2012 “Press conferences and recontextualisation”. Alonso Araguas Iciar, Jesus Baigorri Jalon and Helen L. Campbell, eds. Ensayos Sobre Traduccion Juridica e Institucional, Granada: Comares. 69–83.). Bu çıkarım, mevcut olayda sarf edilen kelimelerin geçerli kabul edildiğine de işaret etmektedir. Diğer bir deyişle, gerçekleşmiş bir olayın kitlesel medyadaki temsiline yönelik yeniden bağlamsallaştırma süreçlerinde yazılı ve sözlü çeviri büyük oranda görünmezliğe bürünmektedir. Bu da çeviribilim açısından şu soruları gündeme getirmektedir: Gazeteciler neden kullandıkları alıntıların yazılı çeviri ve/veya sözlü çeviri ürünü olduğunu neredeyse hiçbir zaman belirtmiyor? Aynı gazeteciler, esasında siyasetçiler tarafından sarf edilen kelimelerin birebir aynısını kopyalamadıkları gerçeğinin farkında mıdır?
Haber çevirisi son zamanlarda çeviribilim disiplininde daha çok gündeme gelmeye başlamıştır. Bielsa ve Bassnett’in (2009)Bielsa, Esperança and Susan Bassnett 2009 Translation in Global News. London and New York: Routledge. haber yazımında çevirinin rolüne yönelik araştırması, haber ajanslarının karmaşık faaliyetlerini su yüzüne çıkarmıştır. Dahası, haber metinlerinin hazırlanmasında gerekli çeviri işlerinin çoğunlukla gazeteciler tarafından gerçekleştirildiğini de ortaya koymuştur. Buna rağmen gazeteciler yapılan bu işi çeviri olarak görmemektedir. Haber çevirisindeki karmaşık faaliyetlerin yanı sıra, çevirmenler, redaktörler ve editörler arasındaki etkileşim Kang (2007)Kang, Ji-Hae 2007 “Recontextualization of news discourse: A case study of translation of news discourse on North Korea”. The Translator 13:2. 219–242., van Doorslaer (2009)van Doorslaer, Luc 2009 “How language and (non-)translation impact on media newsrooms. The case of newspapers in Belgium”. Perspectives 17:2. 83–92. ve Chen (2011)Chen, Ya-mei 2011 “The ideological construction of solidarity in translated newspaper commentaries: Context models and inter-subjective positioning”. Discourse & Society 22:6. 693–722. tarafından da ele alınmıştır. Kang (2007)Kang, Ji-Hae 2007 “Recontextualization of news discourse: A case study of translation of news discourse on North Korea”. The Translator 13:2. 219–242., haber çevirisini ortak bir çaba olarak tanımlarken, Chen’e göre (2011Chen, Ya-mei 2011 “The ideological construction of solidarity in translated newspaper commentaries: Context models and inter-subjective positioning”. Discourse & Society 22:6. 693–722.: 717), “yorum çeviri, işbirlikçi takım çalışması ile yürütülen bir kurumsal metottur”.
Ancak konu üzerine şimdiye kadar sunulan çalışmaların hepsi, bir dil ve kültür çiftinden diğerine yapılan haber çevirisi süreçlerinde gerçekleşen metinsel dönüşümlere yoğunlaşmıştır (bkz. Valdeón 2005Valdeón, Roberto A. 2005 “The CNNenEspañol News”. Perspectives 13:4. 255–267.; Holland 2006Holland, Robert 2006 “Language(s) in the global news: Translation, audience design and discourse (mis)representation”. Target 18:2. 229–259.; Kang 2007Kang, Ji-Hae 2007 “Recontextualization of news discourse: A case study of translation of news discourse on North Korea”. The Translator 13:2. 219–242.; Loupaki 2010Loupaki, Elpida 2010 “Investigating translators’s strategies in rendering ideological conflict: The case of news translation”. Christina Schäffner and Susan Bassnett, eds. Political Discourse, Media and Translation. Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing. 55–75.; Gumul 2010Gumul, Ewa 2010 “Explicitating Political Discourse”. Christina Schäffner and Susan Bassnett, eds. Political Discourse, Media and Translation. Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing. 94–115.; Chen 2011Chen, Ya-mei 2011 “The ideological construction of solidarity in translated newspaper commentaries: Context models and inter-subjective positioning”. Discourse & Society 22:6. 693–722.). Sıklıkla dilbilim ve Eleştirel Söylem Analizi yöntemlerini kullanan bu araştırmacılar çıkarma, ekleme, yansızlaştırma (neutralisation), daha açık ifade etme (explicitation), gönderim ve geçişlilik seçimleri (referential and transitivity choices), odaklanma (focalisation) vb. stratejileri saptamışlardır. Ayrıca, böylesi stratejilerin siyasi veya ideolojik gerilimleri nasıl azalttığını veya pekiştirdiğini ve farklı öznelerarası konumlandırmalara yol açtığını da göstermişlerdir. Her ne kadar ilgili kitlesel medya kuruluşları tarafından benimsenen ideoloji ve değerlerin bütün bu süreçleri etkilediğine sıklıkla vurgu yapılmış olsa da, çevirmenlerin motivasyon ve karar almaları üzerine yapılan yorumlar tahminlerden öteye geçmemiştir. Örneğin, Tayvanlı gazetelerde yer alan İngilizceden Çinceye doğru çevirilerdeki farklı öznelerarası konumlandırmaları ele alan Chen (2011)Chen, Ya-mei 2011 “The ideological construction of solidarity in translated newspaper commentaries: Context models and inter-subjective positioning”. Discourse & Society 22:6. 693–722., “translator may have supposed” [çevirmenler öyle farz etmiş olabilir] veya “translator may have believed” [çevirmenler böyle düşünmüş olabilir] gibi ifadeleri defalarca kullanmıştır. Benzer bir şekilde, Endonezya Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bir konuşmanın İngiliz ve Birleşik Devletler medyasında yer bulan çeşitli İngilizce versiyonlarını değerlendiren Holland (2006Holland, Robert 2006 “Language(s) in the global news: Translation, audience design and discourse (mis)representation”. Target 18:2. 229–259.: 235), “içerik üzerine bazı anlaşmazlıklar yaşanmış olabilir,” diyerek konuyu noktalamıştır. Bu gibi yorumlar, haber çevirisine ilişkin yapılan araştırmalarda bile haber ajanslarının rolünün hâlâ yeterince incelenmediğini göstermektedir.
Örneğin, Bielsa ve Bassnett (2009)Bielsa, Esperança and Susan Bassnett 2009 Translation in Global News. London and New York: Routledge., Kang (2007)Kang, Ji-Hae 2007 “Recontextualization of news discourse: A case study of translation of news discourse on North Korea”. The Translator 13:2. 219–242. ve Chen (2011)Chen, Ya-mei 2011 “The ideological construction of solidarity in translated newspaper commentaries: Context models and inter-subjective positioning”. Discourse & Society 22:6. 693–722. tarafından yürütülen araştırmalarda, çeviriler (tam metin veya alıntılar) medya kuruluşları bünyesinde, ya gazeteciler ya da profesyonel çevirmenler tarafından hazırlanmıştı. Bu makalede üzerinde durduğum örnekler ise, yazılı veya sözlü çevirmenlerin siyasi kurumlar bünyesinde yaptığı tercümelerdir. Bu metinler, kitlesel medyada sıklıkla yeniden bağlamsallaştırılmış olmalarına rağmen (çoğu zaman tam metinlerin kısaltılmış versiyonları şeklinde), siyasi kurumlar bünyesinde yer alır ve burada varlığını sürdürmeye devam eder. Bazı siyasi metinler yalnızca devlet dairelerinde veya arşivlerinde bulunurken (örneğin, görüşme tutanakları), çok sayıda siyasi metin (ve burada metin kavramının kapsamına dahil edilen video kayıtları) siyasi kurumların internet sitelerinde kullanıma sunulmuştur. Siyasi kurumların mülkiyetinde olmasına rağmen bu metinler bu şekilde kamuoyuna açık hale getirilmiştir. Görüldüğü üzere, konuşmaların çevirilerinin ve basın toplantılarının transkriptlerinin hazırlanması görevini veren de işte bu siyasi kurumlardır. Ancak söz konusu internet sitelerindeki metinlerin aslında birer çeviri veya sözlü çevirmenlerin yaptığı tercümenin transkriptleri olduğu her zaman açıkça belirtilmemektedir. Bu sebeple, siyasi kurumların kendi uygulamaları çeviribilim için de araştırma konusu teşkil eder ve şu soruları doğurur: Konuşmaların çevirisini kimler yapmaktadır? Metin veya transkriptlerin internet sitesinde ne zaman yayınlanabileceğine kim karar veriyor? Bu süreçte kontrol veya son okuma yapılıyor mu? Eğer yapılıyorsa, bu işi kim yapıyor ve hangi unsurlar kontrol ediliyor? Eğer yapılmıyorsa, neden yapılmıyor? Bu gibi sorular, siyasi söylemin üretilmesi, yayılması, yeniden bağlamsallaştırılması ve tüketilmesinde çevirinin oynadığı rolü araştırırken, çoğunlukla bilinmeyen bir unsur olarak tüm bu karmaşık süreçlere dahil olan aktörlere işaret etmektedir.
Makalenin son bölümünde, siyasi söylemsel olaylarda yazılı ve sözlü çevirinin oynadığı rolü daha yakından incelemek adına mevcut argümanları özetleyeceğim ve bunun nasıl yapılabileceğine dair bir öneri ile makalemi sonuçlandıracağım.
5.Sonuç: Siyasi metinlerden siyasi kurum bağlamlarına
Politik Dilbilim ve Eleştirel Söylem Analizi araştırmalarının gösterdiği üzere siyasi eylem, dolayısıyla siyasi söylem, çoğunlukla halkın gözü önünde gerçekleşir. Dahası, metinler arası karşılıklı ilişkilerden anlaşılacağı üzere, siyasi kurumlar ve medya kurumları arasında yakın bir karşılıklı ilişki bulunmaktadır. Eleştirel Söylem Analizi çalışmaları da haliyle, siyasi etkileşimlerin görünür ürünleri olan metinlere öncelikli olarak yoğunlaşır ve siyasi aktörlerin iletişim stratejilerini, röportaj (bkz. Weizman 2008Weizman, Elda 2008 Positioning in Media Dialogue. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Dialogue Studies, 3.].) veya parlamento söylemi (bkz. Ilie 2010Ilie, Cornelia ed. 2010 European Parliaments under Scrutiny. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 38].) gibi söylemsel edim kalıpları çerçevesinde açıklar. Her ne kadar çeviriler tekrar tekrar bu gibi analizlere dahil edilmiş olsa da, araştırmacılar bu olgunun daha yakından ele alınması gerektiğini nadiren vurgulamıştır. En azından Chilton (2004Chilton, Paul 2004 Analysing Political Discourse. Theory and Practice. London and New York: Routledge.: xii), söylem analizinin “kültürden kültüre, dilden dile ve çeviri aracılığıyla” geçişi meselesine değinmiş ve şunu öne sürmüştür: “Bu karşılaşmalar, artık hem daha küresel hem de daha parçalanmış olan dünyamızın araştırmacılarına, daha ilgi çekici ve siyasi aciliyeti daha aşikar olan meseleler sunmaktadır.”
Yazılı ve sözlü çeviriyle ilişkili araştırma yönelimleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
-
Siyasi argümanlar, yazılı çeviri ve/veya sözlü çevirinin bir sonucu olarak dilbilimsel, kültürel, sosyo-politik ve ideolojik sınırları geçer.
-
Aracılı ve yeniden bağlamsallaştırılmış söylem, mahiyetinde dönüşüm barındırmakla birlikte, diller, söylem türleri ve kültürler boyunca yeni metinlerarası ilişkiler oluşturur.
-
(Aracılı) ulus-ötesi söylem zincirinde siyasi gerçeklik (yeniden) inşa edilir ve bazı siyasi aktörlerin sesi diğerlerinden daha sık duyulur.
-
Çeviri, kurumsal faaliyetlerin içine iyice yerleşmiş olup bu faaliyetleri kurumsal politika ve ideolojiler belirler.
-
Ürün olarak çeviriler çeşitli koşul ve kısıtlamaları yansıtırken, araştırmalar bu koşul ve kısıtlamalara ışık tutabilir; bunlar komşu disiplinlerle (örn. Eleştirel Söylem Analizi ve Siyasi Bilimler) ve aynı zamanda siyasetçiler, siyasi danışmanlar ve gazetecilerle paylaşılabilir.
Modern çeviribilim, metinlerin üretilmesi, yayılması ve alımlanışını sistematik bir şekilde yöneten unsurları araştırmaya odaklansa da, siyaset alanındaki çeviri edimlerini henüz yeterince ele almamıştır (başlangıç niteliğindeki bazı araştırmalar için bkz. Schäffner ve Bassnett 2010Schäffner, Christina and Susan Bassnett eds. 2010 Political Discourse, Media and Translation. Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing.). Uluslararası siyaset alanında vuku bulan resmi devlet ziyaretleri, ortak basın toplantıları ve ortak üretilmiş politika beyanları gibi söylemsel olaylar oldukça karmaşıktır. Bunlar aynı zamanda, makalede de ortaya koyduğum üzere, çeviri unsurları içeren söylemsel olaylardır. Bu unsurlar arasında, örnek konuşma çevirilerinin hazırlanması, ortak mektupların çok dilli versiyonlarının hazırlanması ve basın toplantılarında sözlü çeviri yapılması yer alır. Dahası, bu söylemsel olaylar ve bunların ürünü olan metinler, siyasi kurumların kendi kanalları ve kitlesel medya aracılığıyla yeniden bağlamsallaştırılmaktadır. Yine makalede açıkladığım üzere, yazılı çeviri ve sözlü çeviri sıklıkla bu süreçlere dahil edilmektedir. Örneğin, gazeteciler haberlerin hazırlanmasında girdi olarak çevirilerden yararlanmaktadır. Sözlü çeviri edimleri de aynı derecede çeşitli ve karmaşıktır. Örnek olarak, Alman TV kanalı ARD, ana haber bülteni Tagesschau’da Sarkozy-Merkel basın toplantısının alıntılarına yer verirken Sarkozy’nin konuşmaları için standart Almanca dilinde dış ses kullanmıştır. Buna karşılık BBC haber bülteni News at Ten, hem Merkel hem de Sarkozy için iki farklı konuşmacının dış sesinden yararlanırken, konuşmacıların sırasıyla Almanca ve Fransızca aksanları bariz bir şekilde anlaşılmaktadır. Siyasetçilerin (yeniden) temsilinde bu gibi faaliyetlerin de payı bulunmaktadır.
Metinlerin ötesi bağlamı, örneğin çeviri faaliyetlerinin ortaya çıktığı ve gerçekleştirildiği siyasi kurumları ele aldığımızda, yazılı çeviri ve sözlü çeviri çok daha karmaşık bir role bürünür. Siyaset alanında çeviri unsurları barındıran söylemsel olaylar, belli aktörler tarafından başlatılır, gerçekleştirilir ve izlenir; dolayısıyla, metotları ve bunların temelinde yatan politikaları anlamak için teşkilat yapısı, etkileşimler ve faillik gibi hususları araştırmak gerekmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, siyaset alanındaki çeviri faaliyetlerinin karmaşıklığı, hâlâ incelenmeyi beklemektedir. Dahası, çeviribilim alanında bu karmaşıklık henüz sorgulanmamıştır. Dolayısıyla, bir araştırma programı çerçevesinde aşağıdaki soruları yöneltebiliriz:
-
Siyasetçilerin hangi konuşmalarının hangi dillere çevrileceğine kim karar vermektedir? Hangi çevirilerin nerede erişilebilir olacağını (örneğin, hükümetin resmi internet sitesinde veya Elçiliklerin internet sitelerinde) kim belirler? Metnin son hali yayımlanmadan önce herhangi bir düzeltme yapılıyor mu? Bu kararları kim veriyor?
-
Konuşmaların (örnek) çevirilerini "kim hazırlamaktadır? Ortak politika beyanlarının farklı dillerdeki versiyonlarını kim hazırlamaktadır? Basın bültenlerini kim çeviriyor? Siyasi kurumların kendi çeviri departmanları mevcut mudur, yoksa çeviri ihtiyaçlarını dışarıdan mı karşılıyorlar?
-
Basın toplantılarının transkriptlerini kim hazırlamaktadır? Bu transkriptler kontrol ediliyor, değiştiriliyor ve tasdikleniyor mu? Eğer bunlar yapılıyorsa, kim tarafından yapılıyor? Düzeltmeleri ve biçemsel iyileştirmeleri kim onaylamaktadır?
-
Resmi ziyaretler, röportajlar ve basın toplantıları için sözlü çevirmenleri kim seçmektedir? Yapılacak sözlü çeviri yöntemini kim belirlemektedir? Sözlü çevirmenlerin performansı takip ediliyor mu? Ediliyorsa, kim tarafından ediliyor?
-
Sözlü olarak çevrilmiş konuşmalar ve röportajlar, basılı medyaya yönelik yazılı haberlere dönüştürülürken hangi ilave süreçler gerçekleşmektedir? Bu süreçlerin aktörleri kimlerdir?
-
Sözlü çevirmenler somut bir olayda örnek çeviri kullanır mı? Kullanmıyorlarsa, neden kullanmıyorlar?
-
Özetle: Siyasi kurumlardaki çeviri edimleri nelerdir? Bu kurumların çeviri politikası nasıldır ve bütün bu kararları veren gerçek aktörler kimlerdir?
Bu sorular, karmaşık söylemsel olayların gerçekleşmesinde etkisi olan aktörlere yoğunlaşmaktadır. Bu aktörler yalnızca yazılı ve sözlü çevirmenler değil, aynı zamanda siyasi aktörlerdir. Deneyimlerimden hareketle söyleyebilirim ki, hükümet organları gibi siyasi kurumlar, siyasi müzakerelerin ve siyasi metinlerin gizliliğine atıfta bulunarak faaliyetler, karar alma süreçleri ve fiili aktörler konusunda bilgi vermekten kaçınmaktadır. Ortak metinlere ilişkin uygulanan yöntemlerden birinin, siyasetçilerin metinleri kendilerinin hazırlaması olduğu söylenebilir. Bu bilgi Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı William Hauge’nin Baş Basın Sözcüsü tarafından, Hauge ve Alman mevkidaşı Guido Westerwelle’in, 15 Ağustos 2011 tarihinde The Huffington Post (İngilizce) ve Frankfurter Allgemeine Zeitung (Almanca) gazetelerinde yayınlanan ortak makalesine ilişkin olarak şahsıma sağlanmıştı. Bu iki metin de, dilsel yapılarındaki ince farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Edindiğim bilgide ayrıca şu ifade de yer alıyordu: “Eğer, örneğin, çalışma ortaklarımız bize ilk taslağı sunacaksa, metnin İngilizce çevirisini bizimle paylaşmadan önce metni kendi dillerinde yazarlar.” Çevirileri siyasetçiler veya siyasi danışmanların kendileri yapıyorsa, şu sorular da öne sürülebilir: Neden profesyonel çevirmenler bu sürece dahil edilmiyor? Bu gibi yöntemler, çevirinin siyasi kurumlardaki algılanışı üzerine bize neler söylüyor?
Yukarıda listelenen sorulara cevap verebilmek için, fiili süreçleri gözlemlemek, yazılı çevirmenler, sözlü çevirmenler ve kurumsal süreçlerde rol oynayan diğer aktörlerle görüşme yapmak gibi bazı etnografik yöntemlerin benimsenmesi gerekmektedir (krş. Koskinen’in 2008 2008 Translating Institutions: An ethnographic study of EU translation. Manchester: St Jerome.’de yaptığı Avrupa Birliği kurumlarında çeviri konulu araştırması). Eleştirel Söylem Analizi, çevrilmiş metinleri inceleme ile yazılı ve sözlü çeviri stratejilerini tespit etmenin yanı sıra, kitlesel medya aracılığıyla yeniden bağlamsallaştırma ve dolaşım süreçlerinde gerçekleşen dönüşümleri tanımlamaya yönelik olarak da bazı kavram ve yöntemler sunabilir. Etnografi, hem Eleştirel Söylem Analizi hem de çeviribilim alanındaki araştırmalarda kullanılabilecek tamamlayıcı nitelikte bir yöntemdir. Le (2010)Le, Elisabeth 2010 Editorials and the Power of Media. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 35]., Fransız gazetesi Le Monde’daki köşe yazılarına yönelik analizinin avantajlarını ve eksik yönlerini değerlendirirken, yaptığı metin odaklı analizin, köşe yazılarının biçim, içerik ve işlevini açıklamada son derece önemli bir rol oynadığını öne sürmüştür. Öte yandan Le, toplumların kendi içindeki etkileşimlerine yönelik etnografik araştırmaların, hem köşe yazılarının meşruluğu hem de bir haber şirketi olarak Le Monde’ın kimliği mevzularının “daha derinine inilmesine olanak sağlayacağını” da eklemiştir (Le 2010Le, Elisabeth 2010 Editorials and the Power of Media. Amsterdam-Philadelphia: John Benjamins. [Discourse Approaches to Politics, Society and Culture, 35].: 186). Benzer şekilde, siyasi kurumlarda yer alan çeviri faaliyetlerinin etnografik araştırması da, metin profilleri ile kurumsal politika ve uygulamalar arasında bağ bulunup bulunmadığını keşfetmemize yardımcı olabilir. Mevcut olduğu takdirde bu ilişkileri daha etraflıca araştırıp temelde yatan varsayım (çeviri konusundaki varsayımlar da dahil), değer ve ideolojilerden hareketle açıklayabiliriz. Sonuç olarak, bu gibi araştırmalar çevirinin, siyasi söylem, siyasetçiler ve siyasetin alımlanışı üzerindeki etkisini anlamamıza da yardımcı olabilir.
Notlar
Kaynakça
İncelenen metinler
-
Joint French-German letter to Herman Van Rompuy http://www.bundesregierung.de/Content/DE/Pressemitteilungen/BPA/2011/08/2011-08-17-dt-franz-brief-rompuy.html?nn=430028 http://www.bundesregierung.de/Content/DE/_Anlagen/2011/08/2011-08-17-dt-franz-briefeng.pdf?__blob=publicationFile http://www.bundesregierung.de/Content/DE/_Anlagen/2011/08/2011-08-17-dt-franz-brieffranz.pdf?__blob=publicationFile
-
Palais de l‘Elysée — Mardi 16 août 2011 http://www.elysee.fr/president/les-actualites/conferences-de-presse/2011/conference-de-presse-franco-allemande.11870.html
-
Pressekonferenz von Bundeskanzlerin Merkel und dem französischen Staatspräsidenten Sarkozy Dienstag, 16. August 2011 http://www.bundesregierung.de/Content/DE/Mitschrift/Pressekonferenzen/2011/08/2011-08-16-pk-merkel-sarkozy-paris.html?nn=430000